9 Ocak 2012 Pazartesi

Neden her şey beni buluyor?


Bir mıknatıs gibi bütün terslikleri üzerinize çekmekte usta mısınız? Batıl inançlarınız yok, çekim yasasına da inanmıyorsunuz ama nedense hep aynı şey başınıza geliyor ya da her şey üst üste geliyor...


Size de oluyor mu? Bir şeyden çok korktuğunuzda başınıza aynı şeyin defalarca geldiği... Sanki siz ondan kaçtıkça, o her neyse, dönüp dolaşıp hep sizi buluyor! Bazen ilişkilerimiz aynı şekilde sonlanıyor, bazen de işlerimiz...Şu cümleler bize ne kadar da tanıdık: ''Neden hep ben aldatılıyorum? Neden istediğim gibi bir iş bulamıyorum?'', ya da ''Neden bütün sorunlar beni buluyor?''...
Diyelim ki, karşınıza hep evli erkekler çıkıyor. Ama evli olduklarını öğrendiğinizde de iş işten geçmiş oluyor, çünkü adama sırılsıklam aşık oluyorsunuz! "yine mi?'' demek kadar doğal bir tepki ne olabilir? Ama bu gelecekteki ilişkilerinizi, mutluluğunuzu, hayata bakışınızı olumsuz yönde etkiliyorsa, ortada çözülmeyi bekleyen koca bir sorun var demektir.
Halk arasında ''bahtsız bedevi!'' dedirten bu durumları, gün içinde ufak tefek terslikler şeklinde de yaşarız. Bazen güne kötü başlarız, sanki kara bulutlar üzerimizden hiç eksik olmaz. Duruma ''Ne ters bir gün!'' şeklinde bir yorum getiririz.
Psikolojimizin algılarımızı etkilediğini belirten Alman Hastanesi Uzman Psikoloğu Özge Türk'e göre, aslında nasıl bakarsak öyle görüyoruz: ''Olumsuz duygular olumsuz olayların yaşanmasına neden olur. Oysa ki, sabah kalktığınızda 'Ne kadar güzel bir gün' diye başlarsanız, sanki o gün gerçekten her şey iyi geçer. Bunun nedeni sizin o günü güzel geçirme kararınızdır. Bu durumda olumsuz olaylar da olsa, olumlu yönden bakma eğilimindesinizdir.''
Peki nasıl oluyor da ''Bu defa doğru adamı buldum!'' dediğimiz halde, aldatması an meselesi oluyor? Ya da bir arkadaşımıza ''İlişkimiz harika gidiyor. Bu defa çok mutluyum'' diye bahsederken, terk edilen yine biz oluyoruz? Kuantum Koçu Nilda Ferhan Efeçınar'a göre; ''Neden hep ben?'' düşüncesi, yıllar öncesinden ailemizde şekillenen çekirdek inançlarımıza dayanıyor: ''Ebeveynlerin dünya görüşleri, yaşama bakış şekilleri, çocuğun dünya görüşünün ilk tohumlarını eker. Ailenin paraya, ilişkilere, arkadaşlığa yani yaşama bakış şekli kısa bir süre sonra yetişen bireyin bakış şekli olur. Eğer anne 'Arkadaşlarına güvenme, hiç kimseyle sırrını paylaşma bir gün sana karşı kullanırlar' demişse, yetişmekte olan bireyin arkadaşlar ve çevresine olan bakış açısı güvensizlik üzerine kurulur. Bu nedenle kişi sağlıklı, güven dolu arkadaşlık ilişkilerine giremez. Benzer bir şekilde eğer anne kız çocuğuna 'Erkeklere güven olmaz kızım' gibi sözler söylüyorsa, yetişen kız çocuğu erkeklere güvenmeyerek büyüyecektir.''
''Her erkek aldatır demek güveni etkiliyor'' Nilda Ferhan Efeçınar, ilerleyen zamanlarda, buna benzer konuşmalar geçtiğinde, bireyin o kanıya duyduğu inancın daha da güçlenebileceğine dikkat çekiyor: ''İlerleyen zamanlarda genç bir kız, annesinin ve arkadaşlarının söylediklerine kulak misafiri olursa ve örneğin içlerinden biri 'Adam parayı buldu, karısını aldattı', 'Tüm erkekler aynıdır hepsi mutlaka eşlerini aldatır' tarzında bir konuşmaya şahit olursa, kızın karşı cinse olan bakış açısı güvensizlik konusunda pekişir''.
Aslında çevremizdeki kişiler daha olumlu bir dil kullansa, bu yersiz inanç ve düşünceler yüzünden hayatımız kötü yönde etkilenmeyebilir. Efeçınar'a göre, bu nedenle şu şekilde bir dil kullanmak daha uygun: ''Anne veya babanın 'Arkadaşlarına güven, bununla beraber kendine özel olanları herkesle paylaşmaman daha iyi olur', 'Erkek arkadaşların tabii ki olacak, eminim ki sen kendin için en doğru erkeği seçersin', 'Bazı erkekler aldatsa bile, her erkek aldatmaz kızım' gibi bir ifade içeren dili kullanmaları yetişen bireyin yaşamına güvenle bakmasını sağlar.''




0 yorum:

Popular Posts