13 Kasım 2018 Salı

Stan Lee hayatını kaybetti


Spider Man, Fantastik Dörtlü, X-Men, Daredevil, Hulk ve Iron Man gibi Marvel karakterlerinin yaratıcısı Stan Lee hayatını kaybetti.


Lee ailesinin avukatı Kirk Schenck, yaptığı açıklamada, Örümcek Adam, X-Man, Fantastik Dörtlü gibi unutulmaz süper kahramanların yaratıcısı Marvel Comics'in kurucusu Lee'nin bu sabah Los Angeles'da hayata gözlerini yumduğunu duyurdu.

Lee'nin ölüm nedenine dair detay paylaşılmadı.

Stan Lee, 28 Aralık 1922'de ABD'nin New York kentinde doğmuştu.

STAN LEE KİMDİR?

Stan Lee, 28 Aralık 1922, New York doğumlu, Amerikalı çizgi roman yazarıdır. Spider Man, Fantastik Dörtlü, X-Men, Daredevil, Hulk ve Iron Man süper kahraman karakterlerini yaratmıştır. Stanley Martin Lieber 1922'de New York'da doğdu. Ailesi maddi sorunlar çekiyordu. Okulu bıraktıktan sonra çizgi roman yayınlama şirketi Timely'de çalışmaya başladı. 

İlk hikâyesi 1942 yılında Kaptan Amerika hakkındaydı. Stan Martin, S.T. Anley gibi farklı isimler altında yazılar yazdı fakat Stan Lee'yi seçti. Timely, ismini Marvel Comics olarak değiştirdi. Stan Lee yeni karakterler yaratmaya devam etti. Fantastik Dörtlü'yü 1961 yılında yarattı ve bunu Hulk takip etti. Bir yıl sonra ise Örümcek adam'ı yayınladı. Daredevil ise 1964'te ortaya çıktı. Tüm bu karakterler Stan Lee'yi çok başarılı kıldı.

Stan Lee'nin 2010 yılında sunduğu "Stan Lee'nin Süper İnsanları" adlı televizyon dizisi Türkiye'de 3 yıl sonra 2013 Eylül'ünde yayınlanmaya başlamıştır. Bu dizide Stan Lee, kendisinin "süper insan" olduğunu iddia eden insanları tanıtmıştır. Dizi şu an TRT HD kanalında yayınlanmaktadır.

12 Kasım 2018 Pazartesi

Zengin olabilmek için bilmeniz gereken 7 İpucu


Zengin olmak; olağanüstü yüksek gelir, sabır, disiplin ve çalışkanlık gerektirir. Tüm bunlar zengin olabilmenin önündeki su götürmez gerçeklerdir. Olağanüstü yüksek gelire ulaşabilmek için, disiplinli çalışma, doğru hedefler, sabır ve birikim izlenmesi gereken en önemli noktalardır; bunların dışında zengin olmanızı sağlayacak sihirli bir formül elbette yoktur, ancak bu yazıdaki bazı ipuçlarıyla zengin olabilme hedefinize doğru mantıklı bir yolda ilerleyebilirsiniz.

Net Bütçenizi Oluşturun

İlk yapacağınız net bütçenizi oluşturmanız olacaktır. Bütçenizin kontrolünü ele alın. Düzenli bir kişisel finans planı yapın, böylece her ay paranızın nereye, ne miktarda gittiğini düzenli olarak takip edebilirsiniz. Kişisel finans planının nasıl oluşturulacağına dair bir yazıyı buradayayımlamıştık. Servet kazanabilmek için önce kendi imkanlarımızı kullabilmemiz gerekir, hemen bir kişisel finans planı hazırlamaya başlayın.

Paranızı Akıllıca Kullanın

Emekli olabilmek için sosyal güvenlik primlerinizi aksatmadan ödeyin, gelecekte ne kadar doğru bir karar aldığınızı göreceksiniz. Emeklilik hesabı dışında, finansal piyasalarda da yatırım yapabilirsiniz. Hisse senetleri, tahviller, yatırım fonları ve borsa yatırım fonları gibi risk toleransı bütçenize en uygun yatırım seçeneklerini kullanabilirsiniz.

Düzenli Tasarruf Yapın

Zengin olmanın tek yolu sürekli para kazanmak değildir. Düzenli tasarruf önemlidir, Türkiye’de birçok bankanın çeşitli özelliklerle birikim planları vardır. Bu planları araştırıp, uygun bir bankayla düzenli olarak paranızdan tasarruf edip, birikim yapabilirsiniz. Çoğu bankaya talimat verdiğinizde, maaş gününüzde belirli bir miktar parayı otomatik olarak çekip, birikim hesabınıza aktarabiliyor, bu size kolaylık sağlayacaktır.

Gelirinizi Maksimuma Çıkarın

Gelirinizin artışı önemli bir diğer noktadır. Hali hazırda bir işiniz varsa ve maaşınız konusunda şimdilik yapabileceğiniz bir şey yoksa, ek imkanları araştırın. Örneğin, bir blog açarak işiniz ya da aldığınız eğitim alanına dair yayınlar yapabilirsiniz. İçerik yayıncılığı günümüzde oldukça önemlidir ve kişisel blogculara oldukça güzel gelirler sağlamaktadırlar. Eğer bir blog açmaya karar verirseniz bizimle hemen paylaşın, ilk okuyucularınız biz olalım!
Bu örneği şu anda bilgisayar ve internete erişip yazımızı okuyabildiğiniz için verdik yani bunu yapabilmenizin önünde pek engel görünmüyor, daha farklı yollarda araştırabilirsiniz fakat ekstra gelir kazanabilmek için kesinlikle gereksiz harcamalarda bulunmayın. Mantıklı hareket edin.

Giderlerinizi Azaltın

Mümkünse, gereksiz harcamalarınızı belirleyerek ortadan kaldırın. Yiyecek, sağlık masrafları gibi yaşamsal önemi olan harcamalar dışındaki tüm giderlerinizi ortaya koyun ve sıkı bir ele yaparak bunları azaltın. Bazı giderlerinizi kısmak eğlenceli olmasada gelecekte sizi fayda sağladığını görebileceksiniz.

Neredeyse Her Şey Hazır

Tüm önemli noktaları neredeyse bitirdik. Artık aklınızda tasarruflarınız, ekstra gelirleriniz ve bütçeniz için önemli düşünceler var. Tüm bu yazılanları unutmayın, uzun vadede kazanan siz olacaksınız.

Son

Zengin olabilmek için parayı düşünmek önemlidir. Paranızın ne kadar harcandığı, ne kadarının elinizde kaldığı oldukça önemlidir. Bugün tutumlu olmak, uzun vadede sizi zenglinliğe götürebilecek en önemli yol olacaktır. Hayatınızdaki mali sorumlulukların tümü sizin elinizdedir. Tasarruf yapabilmek ve daha fazla para kazanabilmek için hiç kimseye ihtiyacınız yoktur. Eğer ne kadar hızlı harekete geçerseniz o kadar çok tasarruf yapmaya başlayabilirsiniz.
Son bir tavsiyemiz daha olacak; Hemen başlayın.

Spor Bahisleri ile Geçinmek Mümkün Mü?


İstatistiklere göre spor bahisçileri sene boyunca paralarının yüzde 90’ını kaybediyor. Buna rağmen başlıktaki sorunun cevabını ele alıyoruz.



Ülkemizde futbol, basketbol ve tenis gibi birçok yerli ve yabancı spor müsabakaları üzerinde bahis oynanmasına gerek fiziki bayiler gerekse de internet bayileri üzerinden yasal olarak izin veriliyor.
Spor bahisleri oynayarak para kazanmanın mümkün olup olmadığı pek çok kişi tarafından merak edilirken, sorunun tahmin edilen cevabı oldukça rahatsız edici olabiliyor. Zira spor bahisçilerinin büyük çoğunluğunun para kaybetme ihtimallerinin çok yüksek olduğu bilinen bir gerçektir. Öyle ki istatistiklere göre spor bahisçilerinin büyük çoğunluğu yıl boyunca paralarının yüzde 90’ını kaybetmektedir.
Spor bahisleri oynayarak para kazanmanın mümkün olup olmadığı sorusuna kısa bir cevap vermek gerekirse; evet, spor bahislerinden para kazanmak mümkündür.
Örneğin, bahis şirketleri bahisçilerden aldıkları komisyonlarla para kazanıyor. Spor analistleri, bahisçiler için olasılıklar derleyerek para kazanıyor. Yazılımcılar, çeşitli bahis uygulamaları geliştirerek kazanç elde ediyor.
Bu liste uzayıp gider…
Ancak bunların, bahis yapan ve gelirlerini katlama hayali peşinde koşan ya da bir gün bahis yaparak zengin olmayı arzulayan spor taraftarları için tatmin edici bir cevap olmadığının farkındayız.
Olası kayıplar göz önüne alındığında, spor bahisleri yaparak para kazanmanın dört kilit faktörü bulunuyor: bilgi, zaman, para yönetimi ve planlı takip.
Uzun vadeli kârlı bahis stratejileri geliştirmek ve matematiksel hesaplamalar yaparak doğru bahis oranlarını bulmak mümkün olabilir. Tabii burada sorulması gereken esas soru, bu yolda gerekli bilgiyi elde etmek için sabrınız (ve zamanınız) olup olmadığıdır, çünkü sadece bilgi güçtür ve bilgi olmadan, şans da yoktur.
Bununla birlikte, DFSBoss sitesine göre, spor bahisçilerinin para kaybetmelerinin bir numaralı sebebi, kötü bahislerden değil, para yönetimi bilgilerinin zayıf olmasından kaynaklanıyor.
Bunu destekleyecek türden bilgiler popüler bahis kitaplarında da yer alıyor. Spor bahisleriyle ilgili herhangi bir kitap okuduysanız, neredeyse tüm yazarların kitaplarındaki bir bölümü para yönetimine ayırmış olduğunu görebilirsiniz.
Para yönetiminden kasıt bahisçilerin tek ya da birkaç müsabakaya aynı anda para yatırmaması, bunun yerine finansal durumlarını riske atmayacak düzeyde belirli bir tutar belirleyerek uzun vadeli hedefler ve doğru analizlerle planlı bir şekilde hareket etmeleridir.
Mobil bahis sitesi Turboluck, futbol ve basketbolun, en çok bahis yapılan iki spor türü olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda profesyonel spor bahisçilerinin, muhtemelen uzun vadede kâr elde etmek için en zorlu iki spor olduğunu söyleyecekleri alanlar da futbol ve basketbol olacaktır.
Bir bakıma, futbol ve basketbol hem popüler hem de müsabakaların daha sık takip edildiği alanlar oldukları için kazanç anlamında avantajlıdır. Ama elbette yeterince takip edilmediği sürece bu alanlardaki müsabakalarının sonuçları bahisçiler için felaketlerle sonuçlanabilir. Bu nedenle bahisçilerin müsabakaları ve spor alanlarında yaşanan genel gelişmeleri planlı bir şekilde takip etmeleri son derece önemlidir.
Büyük maddi kayıplar göz önünde bulundurulduğunda, kazanan bir spor bahisçisi olmak için ne yazık ki garantili yollar yoktur. Bahis oynamak risklidir ve büyük olasılıkla para kaybetmenize neden olur. Ancak bilgi, zaman, para yönetimi ve takip disiplini kayıpları azaltmak için atılması gereken en önemli adımlar arasında olmalıdır.
Son olarak, bahisçilerin düzenli bir gelir elde etmek ya da zengin olmak umutları yerine, eğer gerçekten istiyorlarsa finansal durumlarını etkilemeyecek miktarlarda bu alana katılmayı tercih etmeleri en doğru tavsiye olacaktır.

Hisse Senedi Nedir?


Hisse senetlerine yatırım yapmadan önce ne olduklarını bilmeniz iyi olur.
Bir şirketin hisse senedini satın aldığınızda o şirketin bir kısmını satın almış olursunuz. Haliyle hisseleri, bir şirketin mülkiyetinin parçalara bölünmüş hali olarak ifade edilebiliriz.
Diyelim ki ABC şirketinin 100 birim hissesi var ve siz 10 birim hisse satın aldınız. Yani artık ABC şirketinin %10’u sizin.
Bir şirketin hisselerine sahipseniz, o şirketin hissedarı olursunuz. Şirketin bir kısmının sahibi olarak, uzmanların deyimiyle o şirketin sermayesinde pay sahibisiniz.
Ve artık o şirketle ilgili alınacak kararlar için oy verme hakkınız var. Bu işin genel kuralı, kişinin sahip olduğu hissenin büyüklüğü ile oyunun ağırlığının doğru orantılı olmasıdır. Tabii bu durumun da çoklu hisse türüne sahip şirketler gibi istisnaları mevcuttur.
Bir yatırımcının genelde bir şirketi kişisel olarak etkileyecek kadar çok hissesi olmaz. Fakat aktivist yatırımcılar veya kurucular da bunun istisnasıdır.

Hisse Senedi Kavramı İlk Olarak Nerede ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Hollanda Doğu Hindistan Şirketi (The Dutch East India Company), dünya üzerinde mülkiyetini paylara bölüp kamuya açık olarak satan ilk şirkettir. Birçok insan, şirketi hisselere bölüp halka arz etmeyi icat eden şirket olarak Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’ni görür. Bundan önce yatırımcılar, bir şirkete direkt olarak yatırım yapmak yerine şirketin belirli bir girişimine yatırım yapmaktaydı.
Bu nedenle, insanlığın elindeki en eski hisse senedi belgesi de Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’ne ait.
Hisselerin mülkiyeti, hisse senedi olarak belgelenir. Bu belge, bir kişinin bir şirketin ne kadarına sahip olduğunu gösteren yasal bir belgedir. Fakat bugün bu işler dijital olarak hallediliyor.
Her ne kadar genelde tüm hissedarların oy hakkı olsa da bazı şirketler, oy hakkı, kar payı ödemeleri gibi detayların farklılık gösterdiği çok çeşitli hisseler dağıtıyorlar.

Çok Çeşitli Hisselere Bir Örnek

NASDAQ Borası’nda işlem gören teknoloji şirketi Alphabet (Google), en meşhur çok çeşitli hisselerden. Alphabet’in NASDAQ’da GOOG ve GOOGL adıyla geçen iki farklı hissesi, bir de özel olarak tutulan başka bir sınıf hissesi var.
Bunun nedeni, yöneticilerin görece az hisseyle yatırımcı oylamalarında daha fazla oy gücüne sahip olmalarını sağlamak.
Likidite, özel hisselerle kamuya açık hisseleri birbirinden ayıran önemli bir özelliktir. Pazar likiditesi, bir hissenin fiyatında önemli bir değişme olmadan satılabilmesine denir.
Kamuya açık hisseler, genelde özel hisselerden daha fazla likiditeye sahip olurlar. Kamuya açık hisseler, menkul kıymetler borsalarında rahatça alınıp satılabilirler.
GOOG, oy hakkı olmayan üçüncü sınıf bir hisse iken GOOGL, 1 oy hakkı içeren A sınıfı bir hissedir.
Alphabet (Google) yöneticileri ise 10 oy hakkı getiren B sınıfı hisselere sahiptir; şirket kurucuları Sergey Brin ve Larry Page, ve Yönetim Kurulu Başkanı Eric Schmidt, şirketin en çok B sınıfı hissesine sahip isimleridir.
Çok sınıflı hisseler herkesin hoşuna gitmese de, çok sınıflı hisse destekçileri bu yöntemin uzun vadeli büyümeye odaklı güçlü bir yönetim organı sağladığını düşünmekteler. Çok sınıflı hisse karşıtlarına göre ise bu, şirketin geleceğini ufak bir kesimin keyfine bırakan sınırlayıcı bir uygulama.

Hissedar Hakları

Her ne kadar şirket hisselerinin %50’sini elinde tutan biri şirketin her şeyinin %50’sine sahip olsa da şirketin binasını, ekipmanlarını ve diğer mülklerini kendi kişisel amaçları için kullanamaz. Eğer hissedarı olduğunuz şirket bir sınırlı sorumlu şirketse, şirketin yükümlülüklerinden sorumlu değilsiniz demektir.
Eğer bir şirketin birim hisse fiyatı sıfıra düşerse o şirket menkul kıymet borsaları listelerinden çıkarılma riski taşır ve yatırımcıların gözünde hiçbir değeri kalmaz.
Bir şirketin hisselerinin birim fiyatının sıfıra düşmesi için birçok neden olsa da şirketin iflası, işletim sorunları, ürün ulaşılabilirliği, kalite problemleri gibi etmenler listenin başını çekmektedir.
Yani bir şirketin hisselerine sahipsiniz diye o şirketin borçlarını da üstlenmezsiniz. Eğer hissedarı olduğunuz şirket batar veya kredi borçlarını ödeyemezse, yetkililer sizden hesap soramaz.
Fakat şirketin önce borçlarını ödemesi gerekeceğinden varlıkların nakde dönüştürülmesi sürecinde ikinci planda kalırsınız.

Hisse Senetlerine Neden Yatırım Yapılmalı?

Eğer paranızı nakit olarak tutarsanız paranız bir yerden sonra değer kaybetmeye başlayacaktır. Çünkü enflasyon yükselecek, paranızın satın alma gücü düşecektir.
Satın alma gücü, paranızla ne kadar çok şey satın alabileceğinizin göstergesidir. Ekmek örneği üzerinden gidelim. Eskiden 50 kuruşa bir ekmek alabilirdiniz. Ancak şu anda standart gramajlarda bu fiyata ekmek almak mümkün değil.
Paranızı yatırım yaparak değerlendirdiğiniz zaman benzer sorunları yaşamazsınız. Ama tabii bu sonuca ulaşmak için paranızı karlı ve doğru yatırımlarla değerlendirmeniz de son derece önemlidir.
Tarihsel veriler göstermektedir ki hisse senetleri, karlı yatırım araçlarıdır.
Her ne kadar çok büyük miktarlarda istikrarlı büyüme göremeyecek olsanız da uzun vadede paranızın değer kazanması gayet olası. Fakat yatırım yaparken geçmişteki yüksek performansın gelecekte de yüksek performans garantisi vermediğini unutmamak gerekir.
Bu yüzden hisse senetlerine uzun vadeli yatırım yapmak en mantıklısıdır. Yeterince uzun yatırım yaparsanız, en kötü piyasa çöküşünden bile bir şekilde zarar görmeden kurtulabilirsiniz.

Meşgul olmak, değer üretmek demek değildir


Bill Gates: Ben genelde tembelleri işe alırım. Çünkü tembel insanlar, bir işi yapmanın en kolay yolunu her zaman bulurlar.


Meşgul olduğunuz, bir değer ürettiğiniz anlamına gelmiyor.
Bill Gates, çağımızın en başarılı iş adamı. Microsoft, günümüz dünyasının en değerli şirketlerinden biri. Ve Gates, servetinin çoğunu bağışlara kullanmasa, kendisi hala dünyanın en zengin insanlarından biri olacaktı. Financial Times’ın Bill Gates için hazırladığı bir profil var.
Bu profilin bir yeri özellikle dikkat çekiyor:
Ona, son gelişmelerle ilgili hiç rahatsız hissettin mi diye sordum. Bana garipsercesine baktı ve “Hayır, çünkü ne gerekirse okur ve istediğim her şeyi öğrenirim.” Daha sonrasında söz konusu alanın uzmanlarıyla sohbet ederim, genelde bana bir şeyler öğretmeye vakit ayıracak kadar kibardırlar. “İmmünoloji -ki gerçekten ilginç bir alan- hakkında çok fazla okumam gerekti” deyip keyifle gülümsedi ve çizburgerinden bir ısırık aldı.
Gates önce bireysel okumadan, daha sonra ise uzman görüşü almadan bahsediyor. Gates, Microsoft’u yönetriken de çok okurdu. Okumak, milyarder iş adamı için o kadar önemliydi ki yılda iki kez kendini izole edip sadece okuma yaptığı tatillere çıkardı. Ne çalışanlarıyla, ne iş arkadaşlarıyla konuşurdu, hatta ailesiyle bile iletişimi keserdi.
Wall Street Journal, Bill Gates’in meşhur “düşünme haftalarındaki” günlük programını şöyle anlatıyor:
Gates, sabah kalkar kalkmaz Microsoft mühendislerinden, yöneticilerinden, ürün müdürlerinden gelen raporları inceleyip ön kapaklarına notlar alıyor. Kahvaltıyı yapmadan, ayakkabılarını dahi giymeden yukarı kattaki ofisine çıkıp daha fazla rapor okuyor. Öğlen ve akşam yemekleri saatlerinde tekrar aşağıya inip Olympic Mountains manzaralı mutfağında bir yandan yemek yerken, diğer yandan yine rapor okumaya devam ediyor.
Bugün perşembe, öğle yemeğinde kızarmış peynirli sandviç ve deniz tarağı çorbası var. Bir hafta içinde tükettiği en temel şeyin şişe şişe diyet Orange Crush (gazlı bir içecek) olduğunu söylüyor. Düşünme Haftasının dördüncü gününde Bay Gates, kimi zaman 18 saat aralıksız mesai yapıp tam 56 rapor okur. Öğrendiğimiz kadarıyla haftalık rekoru 112 rapor imiş. ‘Bu hafta rekorumu egale edebilir miyim bilmiyorum ama yüzü göreceğim gibi’ diyor. Okunmamış raporlar arasında şöyle şeyler de var: Microsoft’u Sarsacak 10 Fikir.
Gates’in Microsoft’daki işe kod yazmak veya satış yapmak değil. Doğru ve sağlıklı kararlar vermek. Gates, bugün bile aşı geliştirmeye odaklanmıyor. Onun odaklandığı şey elindeki sermayeyi doğru kanallara aktarabilmek ve doğru alanlara doğru yatırımlar yapmak. Daha sonra yoldan çekiliyor. Onun için önemli olan doğru kararı verebilecek kadar bilgili olmak.
Ve doğru karar verebilmek için her şeyden önce düşünmeye ihtiyaç var. Gates, ellerini değil kafasını kullanan bir insan. Haliyle zamanının ve enerjisinin çoğu bu işe gidiyor.
Kendisi hiç meşgulmüş gibi durmuyor, bu da problem değil zaten. Üretken olmak, modern dünyada farklı bir anlam kazanmış durumda.
Birçoğumuz ellerimizle değil, beyinlerimizle bir şeyler üretiyoruz. Günün sonunda ortada somut bir şey olmuyor. Fakat birçok insan hala meşgul olmayı üretken olmakla bir tutuyor.
Biz de diyoruz ki; bir “bilgi işçisinin” üretken bir gününün, meşgul bir gün olmasına gerek yok. Bütün gün ofis koltuğunuzdan kalkmamış olsanız bile yan taraftaki iş arkadaşınızdan daha fazla değer üretmiş olabilirsiniz. O, isterse gün içinde 30 tane toplantıya katılmış olsun.
Günümüzde üretkenlik hala fiziksel aktiviteye, bir yerde fiziksel olarak bulunmaya veya durmaksızın bilgisayar başında bir şeyler yazmaya endeksleniyor. Fakat bu doğru değil. Düşünmeksizin bir şeyler yaparak değer üretemezsiniz. Ara ara “meşgul olmayı” bırakmanız gerek.
Tim Ferriss Show‘a konuk olan ünlü girişimci Derek Sivers, çok güzel bir şey söylüyor:
İnsanlar ne zaman benimle konuşsalar lafa ‘biliyorum, çok meşgulsün ama…’ diye başlıyorlar, halbuki meşgul değilim. Çünkü zamanımın kontrolü benim elimde. Onu ben kontrol ediyorum. ‘Meşgul olmak’ bana biraz zamanın kontrolünü kaybetmek gibi geliyor, biliyor musun? Hani dersin ya, ‘Aman Tanrım, çok meşgulüm! Şimdi bu halta ayıracak hiç zamanım yok!’ İşte bu, zamanını kontrol edemeyen bir insanın söyleyeceği bir şey.
Meşgul olmak, değer üretmek demek değildir. Meşgulseniz meşgulsünüzdür işte.