29 Aralık 2011 Perşembe

Sarılma Tuzağı


Birbirinize sarılmak harika bir duygu olsa da erkekler hiçbir zaman cinselliğin yerine geçemeyeceğini düşünüyor. Dr. Ian Kerner ilişkinizde cinsel arzulardan uzaklaşıyor olabileceğiniz konusunda uyarıyor.

Erkek arkadaşınızla ilk çıkmaya başladığınızda muhtemelen yatak odasına gitmek için herhangi bir oyuna ihtiyacınız yoktu. Aslında, henüz çiçeği burnunda bir ilişki yaşarken sizi birbirinize yaklaştıran ve birbirinizi istemenizi sağlayan; beyninizdeki çeşitli hormonların harekete geçmesidir.



Ancak birkaç yıl içinde, bu şehvetli duygular rayına oturur, iş ve diğer sorumluluklar bunların yerini alır ve bir rahatlık duygusu içine girip, bağlılık aşamasına geçersiniz. Aranızdaki o elektrik hâlâ vardır ama artık başka bir şekil almıştır ve eskisi gibi çarşafların arasında kaybolmak yerine, çoğu zaman birbirinize sarılarak televizyon seyredersiniz. Kanepedeki o sıcak dakikalar ne kadar harika görünse de beraberliğinizin güvende olduğuna ilişkin size yanıltıcı bir his veriyor olabilir.

Terapistlik yapmaya başladığım ilk yıllarda, bu, sıkça rastladığım bir durumdu ve kendi deyimimle "kucaklama bilmecesi" adını vermiştim. Beraberce uzanıp yatmanın sizce bir mahsuru yok, hatta çok da hoşunuza gidiyor ve onun da aynı şeyleri hissettiğini düşünüyorsunuz. Zaten o da durumdan şikayet bile etmiyor ve cinsel hayatınız da hâlâ gayet iyi (birlikte olduğunuz zamanlarda tabii.) Ancak, unutmayın; ilişkinizde birbirinizden uzaklaşmış olsanız bile, erkekler düzenli olarak seks yapma ihtiyacı içerisindedirler. Fakat hissettiklerini anlatırlarsa, sizin cinsellikten uzaklaşacağınızı düşünüp bunu yapmaktan kaçınırlar.

Sarılma seansları uzadıkça, erkek de farklı arayışlar içine girecektir; porno izlemeye, mastürbasyon yapmaya veya düşünmesi bile acı verici olsa da sizi aldatmaya başlayacaktır. Böyle bir durumu hissettiğiniz anda, birlikte geçirdiğiniz özel anlara, eskiden olduğu gibi biraz cinsellik katın ve seksapelinizle onu geri kazanıp tehlikeyi ortadan kaldırın.

Karışık Duygular

Kucaklama bilmecesi diye adlandırdığımızın temelinde kadın ve erkeklerin vücutlarının farklı işleyişi yatar. Kadınların vücudunda dolaşan ve dokunmakla salgılanan oksitosin hormonu, onların bir erkeğe olan bağlılığını artırır. El ele tutuşmak, sarılmak ve hatta erkeğin kokusunu duymak, bu hormonu salgılamasını sağlayarak kadını mutlu edecektir. Buna karşılık erkekler, daha az oksitosin salgılar. Oksitosinin asıl fonksiyonu emzirme çağındaki bebeklerin anneleri ile ilişkilerini sağlamaktır. Dolayısıyla, oksitosin salgısı zaten az olduğundan, kucaklaşmak ve sarılmak bu hormonun salgılanmasına etki etmez.

Erkekler, beynin ödül merkezinde bulunan ve cinsel isteği artıran dopamin hormonunun salgılanması ile daha mutlu hissederler. Bu aynı zamanda cinsel dürtüyü de artıran hormondur. Bir ilişkinin en başında dopamin hormonu her iki tarafta da en yüksek seviyede olduğundan, her duygu daha yoğun olarak yaşanır. Ama ilişki iki ya da üç yıl içerisinde rayına oturup bağlılık aşamasına girince, dopamin seviyesi de düşüşe geçer. Kadınlar kendileri için gerekli olan oksitosin ihtiyaçlarını daha kolay şekilde karşılarken, erkekler dopamin seviyelerini yükseltebilmek için düzenli bir cinsel hayata ihtiyaç duyarlar.

Kaç Kere?

Ne yazık ki, pek çok kadın erkeklerin seks ihtiyacını "erkek işte, başka ne ister ki?" gibi bir düşünceyle geçiştirmeye çalışır. Ancak bir erkeğin ihtiyacı olan bundan çok daha fazlasıdır. Cinsellik, erkekler için duygularını ifade etmenin temel yollarından biridir. Dolayısıyla, cinselliği yeterince yaşayamamak onlar için aranızdaki bağlılığın azaldığının bir göstergesidir. Bu alışverişi yaşamadığı zaman, kendini ilişkiden kopmuş hisseder. Onunla aynı frekansa gelebilmek için, kendi cinsel isteklerinizi onunkilerle denk hale getirmelisiniz. Onu mutlu edecek belirli bir sayı olmasa da, yaptığım araştırmalarda uzun süreli ilişki yaşayan erkeklerin çoğu haftada üç ya da dört kere cinsel ilişki yaşamak istiyorlar.

Belirli zamanlarda kaç kere beraber olduğunuzu iyi düşünün ve içinde bulunduğunuz durumu değerlendirin. Eğer bir azalma varsa, belki de daha farklı şeyler denemek istiyor olabilir. Cinsel yaşamınızdaki bu düşüş hakkında açıkça konuşmayacağı için siz onun davranışlarındaki değişimi dikkatle izleyin. Cinsel hayatınızı geliştirmeye çalışabilir ve sizin de bunlara uyum sağlayacağınızı umar. (Cinsel hayatınızda bir düşüş yaşadığınıza dair bazı göstergeleri sağ taraftaki "Tıkandığınızı Gösteren İşaretler" kısmında okuyabilirsiniz.)

Yeniden Seks


Ne sıklıkla beraber olduğunuz kadar, geçirilen bu zamanların kalitesi de çok önemlidir. Bağlılık aşamasında çiftler, genellikle, ani gelişen olaylardan kaçınır ve macera isteklerini kaybederler. Seks hayatınızı mümkün olduğunca değişikliklerle renklendirmeye çalışın. Yemeklerinizi mutfak yerine, mum ışığında yiyin ve televizyonu kapatıp, birbirinize odaklanın. Daha da iyisi, ona sevgi gösterilerinde bulunmaktan çekinmeyin. Ona bu şekilde davranmanız kendisine seks yapacağınızın işaretlerini verecektir.

Kendinizi seksi bir havada hissettiğiniz zamanlar bunu ona da göstermekten çekinmeyin. Sabah uyandığınızda onu rüyanızda çok seksi bir şekilde gördüğünüzü anlatın ve onunla gündüz de birlikte olmanın keyfini çıkarın. Planlamadığınız bir anda birlikte olmak ise ikinizi de çok heyecanlandıracakır. İlişkiler iki tarafın da çabasıyla daha iyi bir hale gelir. Ne zaman yeni bir şey deneseniz dopamin seviyelerinizin yükseldiğini ve ilişkinizin çöküşünü engellediğinizi göreceksiniz.

Sıra Sizde

Elbette bunlar, birbirinize sarılmaktan vazgeçmeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Eğer düzenli bir cinsel hayatınız varsa, birbirinize sarılmanız da çok sağlıklıdır. Ama bunu farklı şekillerde yapmayı deneyin. Araştırmalara göre, 20 dakika boyunca sarılıp kucaklaşmanın arkasından kadınların oksitosin seviyeleri yükseliyor ve stres hormonu seviyeleri ise düşüş gösteriyor.

Onu sıcacık bir şekilde kucaklayın ve arkasından hiç beklemediği bir şey yapın. Örneğin bir anda giysilerini çıkarmaya başlayabilirsiniz. Bu tip davranışlar, cinsel yaşamınızı renklendirecek ve duygusal anlamda paylaştığınız bu an, aynı zamanda cinselliği çağrıştıracaktır. Bu ani hareketlilik her ikinizi de heyecanlandırır.

Sizi birbirinize daha da bağlayacak olan öpüşmeyi ve göz temasını daha rahat yapabileceğiniz, yan yana bir pozisyonu deneyin. Erkekler, kadınlar kadar oksitosin salgılamıyorlar demek, hiç de salgılamadıkları anlamına gelmiyor. Erkekler en yüksek oksitosin seviyesine, ön sevişme ve boşalma sırasında erişir. Dolayısıyla, yumuşak dokunuşlarla onun tüm vücuduna masaj yapmayı da cinsel hayatınızın vazgeçilmez parçası haline getirebilirsiniz.

Seks sonrası sıcak temaslar sizi mutlu eder. Bir erkek boşaldığı anda oksitosin seviyeleri en üst seviyeye erişir ancak ne yazık ki, uykusunun gelmesine sebep olacak prolaktin hormonunu da salgılamaya başlarlar. Ancak elbette uykunuz gelse bile birbirinizin kollarında uyuyakalmak, sabah uyandığınız anda birbirinize daha yakın hissetmenizi sağlayacaktır.

0 yorum:

Popular Posts