14 Aralık 2011 Çarşamba

KADINLARIN DEĞİŞTİRME TUTKUSU


Yeryüzünde kadın ve erkek cinsi var oldukça değişmeyen bir gerçek vardır ki, o da kadınların erkekleri daima değiştirmek istedikleri. Onlar deli gibi sevdikleri ve ilişkinin başlarında "mükemmel" bulduklar erkeklerini olduğu gibi kabullenmek istemezler. "O öyle bir adam işte", "bırak dağınık kalsın" demezler. Diyemezler, çünkü...

Kadınların hayallerinde bir erkek prototipi vardır. Hayal edilen erkek bir kalıptır, içi kadın tarafından doldurulur. Kadın ve erkek bir ilişki içine girmişse, kadının müdahale etmesi kaçınılmazdır. Çünkü artık onu sahiplenmiştir. Kendisinindir. Makyaj çantası, kedisi, evi gibi üzerinde oynamak, uzun uzun işlemek ister. "Neden bu kötü kazakları giyiyorsun, sana ceket daha çok yakışıyor" gibi masum bir cümlenin ardından, talepler yavaş yavaş arttırılır. Konuşmayı sevmeyen, hele "seni seviyorum" demeyi bir türlü beceremeyen erkeğe ısrarla "bana neden hiç 'seni seviyorum' demiyorsun" diye sitem eder kadın. Söyletene kadar türlü türlü tuzaklar kurar, surat asar, kapris yapar. Bunu yapmak sanki boynunun borcudur. Kadınlığın şanındandır.

İşte kadınlar, daha çocukluklarından itibaren bu hikayelerle büyüyor. Sonra tanıştıkları ilk erkeğe duyduklarını, gördüklerini uygulamaya başlıyor. Bu değişmeyen gerçeğe karşılık değişmeyen başka bir gerçek daha var: Ne kadar çaba harcanırsa harcansın, sırf kadın istediği için erkek değişmiyor! Bir taraf ısrar ettikçe, diğer taraf adamakıllı direniyor. Ve bu kavga sürüp gidiyor. Erkekleri değiştirmek imkansız görüşü de her zaman doğru kabul edilmiyor. Her insan zaman içinde değişimi yaşıyor. Kadınlar sabırlı ve iyi niyetli çabalarla bazı olumsuzlukları olumlu hale getirebiliyor.

Psikolojik danışman Meltem Canver, kadınların değiştirme arzusunun temelinde sevgi beklentisi, "tek ve vazgeçilmez olma" isteği, sahiplenme ve kıskançlığın yattığına inanıyor."İlişkiye başlarken kadınlar erkekte hoşlarına gitmeyen davranışların çoğunu görür fakat buna katlanabileceğini düşünür. Bu kusurları değiştirebilirim umuduyla ilişkiye başlarlar. Değiştirme çabasının altında yatan en büyük nedenlerden biri erkeğin tarihini kıskanmasıdır. Bir kadın için ilişkinin başlangıcı, erkeğin tarihinin de başlangıcı olmalıdır. Daha sonra devreye kıskançlık girer. Bu kıskançlık ilk olarak erkeğin geçmişine, daha sonra da annesine yöneliktir. Kadın erkeğin eskiden getirdiği bazı davranışlarını bu yüzden değiştirmek ister. Daha sonra erkeğini bir salon erkeğine dönüştürme çabası başlar. Kadın için erkeğin televizyon ya da maçlarla olan ilişkisi bile gözden geçirilmelidir.

Özellikle evli çiftlerde nişanlılık döneminde çok fazla dikkat çekmeyen ya da fazla rahatsız etmeyen davranışları, evlendikten sonra daha göze batar olmaya başlar. Bu durumda kadına yapacak tek bir şey kalır; erkeğini değiştirmek." Canver, böyle durumlarda kadının öneriler yaparak ve zaman zaman da baskı uygulayarak erkeğini değiştirmeye çalıştığını söylüyor.

"Kadın için ideal erkek kişiliğinin yanı sıra başkalarının da dış görünümünden etkilendiği erkektir. Bu yüzden değişik önerilerle bazen sezdirmeden, bazen de baskı uygulayarak erkeğini değiştirmeye çalışır."

Psikolog Şeyda Özdalga'ya göre ise kadın ve erkek, ilişkinin ve evliliğin ilk aylarında birbirlerine aşıktır... "Herkesin de bildiği gibi aşkın gözü kördür ve bu yüzden kadın ilk zamanlarda erkeğin iyi ya da kötü yönlerini tam olarak fark edemeyebilir. Aşk bir görme kusuru olabilir. Kusur geçince erkekteki istenmeyen özellikler kadının kafasında yarattığı ideal durumlar gündeme gelmeye başlayabilir. Kadın kafasında yarattığı hayalle birlikte olduğu erkeği karşılaştırır ve aralarında dağlar kadar fark olduğunu görür. Kadının erkekte
istemediği şeyler su yüzüne çıkar. Kadının duygusal, dilsel üstünlükleri ve kontrol etme çabası da bu amaca hizmet eder.

Kadınlar karşı cinsle ilişkiden daha çok etkileniyor, dolayısıyla ilişkiyi şekillendirme ve kontrol etme ihtiyacı duyuyorlar. Aynı zamanda iç depremleri daha fazla olduğundan bu aşamada mantıksal değerlendirme yapmıyorlar. Bu da onları istedikleri erkeği yaratma çabası içine gömüyor. Umduklarını bulamayınca, ellerindeki kişiden istediklerini yaratmaya çalışıyorlar.

Kadının görsel kayıt belleği daha kuvvetli olduğundan, fiziksel özellikler daha belirleyici ve rahatsız edici olabiliyor. Bu yüzden birlikte oldukları erkeğin ilk önce giyiminde değişiklikler yapmaya başlıyorlar. Erkeğin tarzında hoşlarına gitmeyen ayrıntıları kendi lehlerine dönüştürmeye çalışıyorlar. Değişik bir gömlek öneriyorlar mesela... Daha sonra sıra saçlara geliyor. Beğenilmeyen yönler değiştirilmek üzere kadının zihninde sıralanmaya başlıyor.

Kadınlar, erkekte beklediği davranışları arar. Bu davranışları bulamadığı zaman da, bunu kendi kişiliğine yönelik değerlendirir; 'Beni sevseydin istediğim gibi giyinirdin... Bana saygı duysaydın nefret ettiğim sakalı bırakmazdın.. Sen hep böyle inatçısın...' gibi. Temel kişiliklerde, sevgi ve çaresizlik şemaları inançları, inançlar da olaylardaki yorum ve tepkileriortaya çıkarır. Erkeğin davranışı ve dış görünüşü, kadın için kendine yönelik bir negatif bir durum olarak düşünülüp değerlendirildiğinde, bu tepki kendini; hayal kırıklığı, şikayet etme, erkeği değiştirme isteği ve kontrol etme arzusu olarak gösterir. Asıl altta yatan neden ise sevilmeme ve çaresizliktir."

Petit Pays

0 yorum:

Popular Posts