HaftaSonu Sendromu
Çalışanlar sadece pazartesi sendromu yaşamıyor. Bir de özellikle yoğun çalışanların yaşadığı ’hafta sonu sendromu’ var. Hafta sonları işi ile ailesi arasında kalan kişi, bu gerilimi en şiddetli şekilde yaşıyor.
Günümüzde bilgi teknolojileri ile donanmış bir yaşamın ortasında, birey iş yaşamı ile daha fazla içiçe giriyor. Özgürce hareket edebileceği alan olan boş zamanını kullanma konusunda daha az cömert davranıyor. Teknoloji, çalışma saatlerinin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini belirsizleştiriyor. Birey bu durumda, çalışma dışındaki zamanını da özgürce kullanamıyor. Yoğun bir şekilde yaşanan haftanın ardından, hafta sonları iş yaşamının uzantılarından oluşan aktivitelerle geçiyor. Bu ve bunun gibi pek çok örnek, günümüz çalışanlarının karakteristiğini temsil ediyor. Bu bireylerin özellikleri genel olarak şöyle sıralanabilir;
• Kendilerine yeterince zaman ayıramadıklarını söylerler,
• İşlerinin yaşamlarının neredeyse önemli bir bölümünü kapsadığından şikayetçidirler,
• Düzinelerle dosyaları, klasörleri ya da laptoplarını ofislerinden ya da işyerlerinden evlerine taşırlar,
• Yoğun iş yaşantıları vardır,
• Her yer onlar için birer işyeridir ve her an işleri ile meşguldürler,
• Mobil telefonları, laptopları her an onları çalıştırmaktadır. Dolayısıyla hayatlarını tam anlamıyla işin pençesine kaptırmışlardır. (*)
Günümüzde birey yoğun çalışma hayatının akışına kendini bırakarak, boş zamanlarını özellikle de hafta sonunu ailesine, kendisine, hobilerine zaman ayırmayı düşünse de zamanını işiyle ilgili rapor hazırlayarak ya da yapacağı toplantılara hazırlanarak geçiriyor. Bu noktada, eşiyle ya da arkadaşı ile geçiremediği zaman dilimi, bireyde gerilime hatta suçluluk duygusuna yol açıyor. Kişi hafta sonunda yapmayı planladığı pek çok şey arasında seçim yapmakta zorlanıyor, kararsızlık yaşıyor ve stresle karşı karşıya kalıyor. Bu durum bireyin hafta sonu sendromu yaşamasına neden oluyor.
Hafta sonu sendromu bireyin yaşadığı bir kararsızlık sürecidir. Bu süreç, bireyin iş yaşamı ile özel yaşamı arasındaki tercihler arasında yaşadığı rol çatışmasını ifade etmektedir. Birey işi ile, ailesine ya da sorumlu hissettiği kişilere ayıracağı zaman konusunda kararsızlık yaşar. Bu kararsızlık çoğu zaman seçim aşamasında bireyin gerilim yaşamasına yol açar. Çalışma dışı zamanda kendisi adına çok fazla zaman harcama fırsatı bulamaması da, birey üzerinde gerilim yaratan bir diğer unsurdur. Dolayısıyla çalışma ile çalışma dışı alan konusundaki belirginliğin her geçen gün azalmakta olduğunu ve birey için çalışma ya da çalışma dışı zaman kavramının belirsizleştiğini söylemek mümkündür.**
Bu belirsizlik çalışma yaşamının sınırlarının genişlemesine yol açmaktadır. Artan çalışma alanı bireye bir takım sorumluluklar yüklemekte ve normal çalışma zamanı dışında da bireyi aktif olmaya zorlamaktadır.Bu durum bireyin çalışma dışı zaman faaliyetlerini olumsuz etkilemekte ve genellikle hafta sonunu özgürce kullanma fırsatını elinden alabilmekte ve birey hafta sonunda bir sendromla karşı karşıya kalabilmektedir. Hafta sonu sendromunun bir çok belirtisi olduğunu söyleyebiliriz.
Hafta sonu sendromunun belirtileri
• Özellikle yaptığınız şeylerden haz alamadığınızı fark edersiniz,
• Tamamen edilgin bir konuma geçmişsinizdir, yapmak istediklerinizi değil yapmanızı beklenenleri yapmaktasınızdır,
• Mutlu olamama ya da yaptığınız şeylerden bir mutlu olmamanın yanında, yapamadıklarınızdan dolayı da kendinizi suçlu hissedersiniz, (işiniz ile özel yaşantınız arasında gelgitler yaşarsınız, ailenize, arkadaşlarınıza zaman ayırıp ayırmama konusunda ikilem yaşarsınız)
• Keşke kelimesini daha sık kullanırsınız,
• Yapılacaklar listesi sürekli uzar gider.
Yukarıdaki maddeleri çoğaltmak mümkün. Hafta sonu sendromu bireyin iş hayatını ve özel yaşamını olumsuz etkileyecektir. Bireyin yaşamında genel bir tatminsizliğe yol açacaktır. Birey, yaşamdan ve işinden zevk almayacak ve genel olarak mutsuz olacaktır. Bu süreci aşma konusunda birtakım öneriler getirilebilir.
Sonuç olarak, teknolojik gelişmelerin ivme kazandırdığı çalışma yaşamının özel yaşamla olan ikilemi günümüzde daha farklı boyutlar kazanarak kendisini hissettirmektedir. Özellikle çalışma dışı yaşam alanı ile çalışma yaşam alanı arasındaki ayrımın oldukça belirsizleştiği dikkat çekici bir gelişmedir. Bu gelişmenin, bireyin özgürce gerçekleştirdiği boş zaman aktivitelerini ya da kendisini geliştirme adına gerçekleştirdiği serbest zaman etkinliklerinin alanını oldukça daralttığı görülmektedir. Bu noktada birey, kendisi için boş zaman olarak kabul edilen zamanda özellikle kendisine, ailesine ve çevresine daha az zaman ayırmak zorunda kalmasının sıkıntısını yaşamaktadır. Birey işi ile özel yaşamı arasında tercih yapmakta zorlanmakta, çoğu zaman tercih süreci bireyde gerilim yaratmaktadır. Bu gerilim, bireyi hafta sonu sendromu olarak nitelenebilecek bir durumla da karşı karşıya bırakabilmektedir.
Öneriler:
• İşinizi eve taşımayın,
• Kendinize daha fazla zaman ayırın,
• Hafta sonları için çok fazla beklenti içine girmeyin, (yapmanız gereken her şeyi hafta sonuna bırakmak yerine hafta içinde de gerçekleştirmeye çalışın)
• Planlı değil doğal ve spontan hareket edin, (planlar sizde kaygı yaratabilir)
• Günlük aktiviteleri, uzun süreli aktivitelere tercih edin,
• Çevrenizdeki kişilere mutlaka zaman ayırın,
• Ortak aktivitelere katılın, (sosyal, kültürel ve sportif aktivitelerde yer alın)
• Tatil günlerini çoğunlukla evden uzakta geçirmeye çalışın, (ev ortamı sizin için ofise dönüşebilir)
• Çok önemli iş toplantıları dışında hafta sonlarınızı kimseye vermeyin, • Hafta sonlarının sadece size ait olduğunu unutmayın.
* Buradaki kişilerin, -işine aşırı derecede düşkün olan kişi anlamına gelen- işkolikler olmadığını vurgulamakta yarar vardır. çünkü belirtilen özellikler, birey merkezli istemlerden oluşan hareket ve davranış kalıplarını değil, daha çok iş yaşamındaki gelişmelere bağlı olarak (iş yaşamının gerekliliklerinden) birey tarafından gerçekleştirilen davranış kalıplarını ifade etmektedir.
** Örneğin bireyin hafta sonu işi ile ilgili katıldığı bir yemekli toplantı, kendisi için harcayacağı zamanın yerini almakta ve boş zamanını kullanma özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Diğer yandan birey bu tür aktivitelere katılmayı da zorunluluk hissetmektedir. Katılmaması durumunda olumsuz etkileneceğini düşünürken, katıldığı zaman da kendisine, ailesine ya da çevresine zaman ayıramadığı düşüncesine kapılmaktadır. Diğer yandan çalışan kişinin öğle yemeğini amiri ile geçirmesi (ve yemeğin işle ilgili konuların tartışmasıyla geçmesi) çalışma zamanı ile çalışma dışı zaman arasındaki mesafenin ne denli birleştiğini doğrular nitelikte bir örnektir.
0 yorum:
Yorum Gönder