13 Ağustos 2011 Cumartesi

Aşkın Psikolojisi


Aşk'ın psikolojisi her insanı yok edebilecek kadar güçlüdür. Önce dayanılmaz bir güç sizi ele geçerir. Sonra bu güç ile bilinmez savaşlara girersiniz. Bİr çok savaş da yenilen siz olursunuz ve her kaybediş aşkınızın gücünü artıtıyor gibi gözükmektedir. Çok büyük mücadeleler gerektiren bu savaşlarda aşk ve biz kaybeden taraf olmaya mahkum edilmişizdir.

Herkesin sözünü ettiği, ama hakkında aslında pek da fazla bilgimizin olmadığı kişilik ve karakter. Yıllardır çalışmalar yapan psikiyatrlar bu kelimelerin anlamları için çok çaba harcamışlardır. Sağlam karakterli, karakteri bozuk ve karaktersiz insan gibi sözcükleri günlük konuşmalarda çoğu kez kullanırız.
Karakterimizde belirgin iki özellik bizi ön plana çıkartır irade ve düşünce. İrade insan kişiliğinin temel bir öğresidir. İnsanın dikkatini belli bir amaca yöneltmesini, iç güdülerini düzenleyip denetlemesini ve zihinsel etkinliği yönlendirmesini sağlar.İradenin etkili olduğu iki ayrı evreden söz edilir.


1) Seçim ve karar evresi: Bu evre durumun değerlendirilmesini ve çeşitli eylem olanaklarının incelenmesini içerir. Bir iç tartışmanın sonucu olan kararı hem mantıksal hem de duygusal etkenler belirler.

2) Eyleme geçirme evresi: İrade sözcüğünün günlük dildeki anlamı büyük ölçüde bu evreyi kapsar. İnsanın kendi kararına dayanana ya da dışarıdan öngörülen bir davranış biçimini gönüllü olarak( kendi iradesiyle) eyleme geçirmesi, her zaman bütün karşıt eğilimleri aşmasını gerektirir. Ayrıca irade başlangıçta güçlü olduğu halde sürelilik gösteremeyebilir. İradede çeşitli aksamalar da görülebilir. Bunun örnekleri arasında genel ilgi ve yaşama isteğinin bulunmaması olan irade yitimi(abuli) karar verme evresinde eğilimlerinin çatışmasına, güvensizliğe ve sorumluluk alma korkusuna baplı kararsızlık ve eyleme geçirme evresinde iradenin sarsılmasına bağlı vazgeçme sayılabilir. Bu son örnekte kişi aldığı kararı gerçekleştirme süresinde karşısına çıkan engelleri aşacak güçte değildir(aşkın evresinden biri).

Karakterin öbür temel öğesi olan düşünce ise insanın yaşadıklarının bilincine varmasını sağlayan ruhsal etkinliktir. Bu etkinlik insanın anlık gerçekliğinin ve algılarının üstünde bir düzeye çıkarak deneyimlerini değerlendirmesini, neden-sonuç ilişkileri kurmasını, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki ilişkileri kavramasını sağlar. Dolayısıyla bir insanın davranışlarının özelliğini belirleyen ve belli sınırlar içinde öngörülebilir olmasını sağlayan düşünme, irade gösterme ve eylemde bulunma biçimiyle tanımlanabilir.


Peki ya aşk'ın karakteri ? Aşkın karakteri var mıdır ? Bu soruların cevabını yazının devamında bulacağız. Aşk çift karakterli bir insan gibidir. Bazen olmadığı şekilde haraket etmek, istemediğin şeyleri yapmak, alışmadığın şekilde yaşamak ve diğer kişiliğine alışma evresinde ki zorluklar. Aşkı anlayabilen ve en iyi yaşayabilen insanların kendini değiştiribilen insanlar olduğu gözlenmektedir. Karakter dışa dönüklülük ve içe dönüklülük olarak iki ayrı ana bölümde incelenmektedir. Dışa dönük karakter ilişkiye hazır bir yapıdadır. Durumlara kolayca uyum sağlayabilir. Bu karakterin bu tanıma göre sorunu olmaması ve aşkı doyasıya yaşayabilmesi gerekmektedir. Ancak sadece dışa açık olmak yetmemektedir.

Değişime hazır olmak gerekmektedir. Değişim için en iyi zaman mutluluğu yakaladığınız dönemler değil tam tersine mutsuz olduğunuz dönemlerdir. Açıkça görülüyor ki aşk iki insandan bir tek insan yaratmak, iki insanın karakterlerinin değişerek tek bir karaktere bürünmesiyle süreklilik kazanır. Hım şu görüşü savunan insanlar da az değil; "ben buyum beni böyle kabul ediyorsa eder yoksa ne yapabilirim zaten benden değişmemi istiyorsa beni sevmiyordur ki". Tüm kötülükler de ve yapılan iyiliklerde bir çok insanın göz ardı ettiği konu sanırım işte tam bu noktada bizi yakalıyor. "Ben buyum beni böyle kabul ediyorsa eder yoksa ne yapabilirim zaten benden değişmemi istiyorsa beni sevmiyordur ki", cümlesinde anlatılmak istenen bir koşul vardır. Ben değişiyorsam ve o değişmiş halimi seviyorsa bu doğru değildir görüşü cümleyi ele geçirmekle kalmamış insanın tüm benliğini tehdit etmektedir. Terörizm, savaşlar, nükleer araştırmalar v.s hepsinin kökeninde göz ardı edilen koşullar yok mudur? İran nükleer başlık üretiyor tüm dünya medyası bu konuyu konuştuğunda açıklama geliyor; "amerika güvenliğimizi tehdit etmesin tüm başlıkları yok edelim". İnsan karakteri öyle bir düzende kurulmuştur ki seçim ve karar verme evresi ile eyleme geçirme eylemi arasında gidip gelen kişiler oldukça zor dönemler yaşamaktadırlar. Şimdi aşkda değişim isteyen bir tarafın diğer tarafdan, beni böyle kabul etmelisin ben buyum diye bir cevap alması bizim geniş zihinsel gücümüze yakışmayacak bir sonuçtur.

Aşk önce şizofren bir insandır, sonra depresyona girer ve sonunda tüm ilaçlarla ve terapilerle normale döner. Şizofrendir çünkü aşk yalnızdır. Depresyondadır çünkü ne yapacağını bilmez aşk. İlaç almak gerektirir aşk çünkü gerçek karakterin için yardım almayı öğrenmen gerektiği gibi aşkın içinde yardım almayı bilmelisin. Peki Aşkın terapisi var mıdır varsa bu terapi nedir?

Terapi, iki kişi arasında, bir davranışın diğer kişi üzerinde etki yapmasıyla başlayan süreçtir. Tam olarak aşkın terapiside budur. Aşklarımız ruhumuzda öylesine etki yapar ki terapiye ihtiyacımız vardır ? Onun bazı davranışlarını kendimize alırız. Sanki bize ait gibi. İşte aşkın terapisi onun gibi olabilmek ve her ondan birşey alışında ona da birşeyler verebilmektir. Aşk sadece paylaşım değildir. Aşk paylaşımın yanında neyi, ne zaman vereceğinden emin olmaktır. Dedim ya aşk iki insandan bir tek insan yaratmak, iki insanın karakterlerinin değişerek tek bir karaktere bürünmesi demektir...

0 yorum:

Popular Posts